top of page

Evvel Zaman İçinde, Kalbur Saman İçinde

  • Yazarın fotoğrafı: Hüseyin Yılmaz
    Hüseyin Yılmaz
  • 27 Oca
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 Mar


               Yakın bir zamanda masal tadında dinleyeceğimiz hatıralar olarak kalacak toplumsal ilişkilerimiz. Eskiden bir sofra etrafında, yanan bir ateş çevresinde yaşanırmış duyguları: Cenazelerin, düğünlerin, festival ve şenliklerin. Komşu açken tok yatılmazmış, dostun attığı taş baş yarmazmış. Sonra ne olmuşsa olmuş el elin eşeğini türkü çağırarak arar olmuş.

              

Gestalt kuramına göre insanlar fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarla ve bu ihtiyaçları doyurarak denge durumuna dönmeye yönelik bir dürtüyle dünyaya gelir. Bu ihtiyaçları giderme noktasında yardım edip, bakımını sağlayan kişi veya kişilerle içgüdüsel bir şekilde bağ geliştirir. Bu duruma Bowbly’in deyimiyle bağlanma denir. Çocuklukta kurduğumuz bu bağlar yetişkinlikte yaşadığımız ve yaşayacağımız ilişkilerin sessiz haritalarını çizer. Sahip olduğumuz bu bağlanma stillerini durmadan şarj ederek yetişkinlikte de bolca kullanırız. Öyle ki kodlanan bu bağlar, olası bir bastırma ve ya engellemeye maruz kaldığında bireyi yeniden çocuklaşmaya çağırır, çocuklaştırır.

              

Çok sık şekilde karşımıza çıkan; güvenli, kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleri olarak adlandırılan üç çeşit bağ stili var. Çocukluk dönemini bir kenara bırakırsak yetişkin zamanlarda güvenli bağlanmada her şey yolundadır. Kaygılı bağlanmaya sahip yetişkin durmadan bir onay arama ihtiyacı duyar. Kaçıngan bağlanma stilindeyse derinleşmeden duyulan korkuyla birey daima yüzeysel ilişkiler ve bağlantılar peşinde olur.

              

Yetişkin bağlanma stilleri, romantik ilişkilerimizden arkadaşlıklarımıza kadar hayatımızda ki bağları nasıl kurduğumuzu ve sürdürdüğümüzü şekillendiriyor. Ancak dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde bağlanma biçimlerimizde değişime uğruyor ve zayıflıyor. Var olan geçicilik algısı güvenli bağlanmayı her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor. Artık toplumsal herhangi bir olayın dijital mahallelerinde ki değeri aldığı ‘like’ sayısıyla ölçülendiriliyor. Bunun yanında adeta bir kaplumbağa gibi sırtında eviyle gayet mobilite bir şekilde birkaç seneye bir yer değiştiren insanlar çoğunlukta. Tam yaşanılan yere alışılacakken hop gelecek sabah farklı bir şehirde yeniden ekmek davası. Bu görünen tabloyla birlikte toplumların temelini oluşturan bağlar gittikçe etkisizleşmekte.

              

Zayıflayan bağlar sanallığın tükettiği güvenle birlikte bir tümörmüşçesine hızla değer verilen kavramları çevreliyor ve eritiyor. Her geçen gün kalabalıklaşırken, kalabalığın arasında ördüğümüz duvarlarla yalnızlaşıyoruz. Telefon rehberlerimiz, listelerimiz tıka basa isim dolu. Kaç tanesi ile samimi bir şekilde derdimizi paylaşıyor, daha önemlisi derdini paylaşmasına tahammül edip fırsat veriyoruz?

              

Merak edip anneannemi aradığım her vakit teşekkür ediyor aradığım için, utanıyorum. Çünkü bu hale geldik; hal hatır sormanın dahi lüks sayılacağı şaşalı zamanlar. En son ne zaman tamamen öylesine, sadece hal hatır sormak için bir tanıdığınızı aradınız? Soruya vereceğiniz cevap aslında sahip olduğunuz bağlarında gücünü işaret ediyor. Bireyselliğimizle o denli meşgulüz ki duygudaşlık noktasından uzaklaşıp sadece kendimizi sahici saydığımız birer ayrı dünyalarımız var. Ve o dünyadan kimseye güvenmeden, yakınlık bağı kurmadan geçip gitmek istiyoruz. Ama nereye?

             

  Haydi, o eski ateşi yeniden yakalım. Masal tadında hatıraları, bugünün yaşanan gerçeğine çevirelim. Çünkü insan, insana muhtaçtır. Yüreğimizi birbirine açarsak, geçmişin o büyülü sıcaklığı geleceğimizin de ışığı olur. El ele verdiğimizde türküler yeniden neşe dolacak ve o türküyle kaybolan bağlarımızı yeniden bulacağız.

 

Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.
Yazı: Blog2 Post
bottom of page